MVP sizlere ömür, MLP(Minimum Lovable Product) ile tanışın

Arda Aksoy
3 min readNov 19, 2019

Dijital ürünlerle daha önce haşır neşir olduysanız MVP(Minimum Viable Product) terimini duymuşsunuzdur. Türkçe karşılıkları pek kullanılmasa da, Ömer Erkmen’in tanımı MVP’yi çok güzel özetliyor. “İnsan içine çıkabilecek ürün”

Kısaca bahsetmek gerekirse MVP, kapsamlı bir ürün geliştirirken baştan sona tüm detayları ile planlayıp öyle işe koyulmak yerine çevik hareket ederek zamanı ve kaynakları verimli kullanmak için bir yöntemdir. Buradaki esas amaç, hızlı bir şekilde basit bir ürünle piyasaya çıkmak ve fikrinizin çalışıp çalışmayacağını test edip görmeniz, gelen geribildirimlere göre değişiklik yaparak ilerlemenizdir.

Aşağıdaki görsel ile bir çok yerde karşılaşmış olmanız mümkün.

Kulağa gayet hoş ve mantıklı geliyor… Ancak bu bakış açısının atladığı bir nokta var.

MVP’nin yaşadığı sıkıntı nedir?

Hepimiz bir ürünü beğenip beğenmediğimiz ile ilgili çok süratli karar verebiliyoruz. Bir uygulamayı beğenmediğimizde silip, bir daha yüzüne bakmadığımız durumlar ile çok sık karşılaşıyoruz. Ancak bazen de, ilgimizi çeken bir şeyler oluyor ve tekrar tekrar kullanmaya devam ediyoruz.

Her gün yeni bir dijital ürün karşımıza çıkıyor ve çevremiz bir sürü gerekli gereksiz ürün ve hizmet ile çevrelenmiş durumda. Bu durum da, bizim sadece fonksiyonel özelliklere bakarak karar vermemizi güçleştiriyor.

Kullanıcıların sizi tercih etmesi ve ürününüzü kullanmaya devam etmesi için onları sizinle tanıştıkları ilk andan itibaren etkilemeniz gerekiyor. Sadece fonksiyonel olarak işe yarayan değil, aynı zamanda duygusal bir bağ da kurabilecekleri bir ürüne ihtiyacınız var. Hakkınızda “Fena değil.” yorumu yapmaları yerine, “Baya iyiymiş!” dedirtmelisiniz.

“Çok fazla kişinin beğeneceği bir ürün yerine, az sayıda insanın bayılacağı bir ürün yaratmak daha iyidir.” Sam Altman, Y Combinator

MLP (Minimum Lovable Product) ile tanışın

En az efor ve masraf ile piyasaya çıkacağınız bir versiyon tanımlamak yerine, en az efor ve masraf ile potansiyel kullanıcılarınızı etkileyebileceğiniz bir versiyon tanımlamaya çalışın. İlk paragrafta kullandığımız MVP tanımı üzerinden gidecek olursak, “insan içerisine çıktığında şık görünerek çıkan ürün” diyebiliriz.

Diyelim ki kullanıcılarınızın biftek sevip sevmediğini anlamak istiyorsunuz. Onlara yanmış bir biftek sunduğunuzda, sadece yanmış biftek sevmediklerini öğrenmiş olursunuz. Aynı mantıkla bir ürünün en hızlı ve en ucuz versiyonunu(MVP) piyasaya sürdüğünüzde, bir çok eksiği olan bir ürünü valide etmeye çalışmış olursunuz.

MLP ise kaliteli bir et sunarak, müşterilerinizin biftek sevip sevmediğini daha doğru analiz etmenizi sağlar. Hem az efor ve masraf harcamaya çalışırken hem de kullanıcıları etkilemeye odaklanırsanız, daha fazlası için tekrar ürününüze gelmelerini, hatta başkalarına da sizden bahsetmelerini sağlayabilirsiniz. Üstelik bunu anlayabilmek için, illa bifteğinizi uzun marine süreçlerinden geçirmeniz, mükemmel bir sos ile servis etmeniz ya da dünyanın en iyi etlerini kullanmanıza gerek yok.

Aslında MVP ile MLP arasındaki temel fark, MVP’yi siz müşterileriniz için hazırlarken, MLP’yi müşterileriniz ile birlikte hazırlıyor olmanız. Yani, geliştirme süreci içerisindeyken müşterilerinizle etkileşim halinde olmanız ve onların ihtiyaçlarını da bu süreçte daha iyi anlıyor ve ona göre geliştirme yapıyor olmanız. Tekrar biftek örneğinden gidecek olursak, mesela müşterilerinizin orta pişmiş yerine az pişmiş bir biftek tercih ettiklerini bu süreçte öğrenebilirsiniz ve bu sayede fazla efor gerektirmeyecek bir kaç ufak detay ekleyerek ürününüzün daha hızlı yayılmasını ve sevilmesini sağlayabilirsiniz.

Dolayısıyla, şu grafik belki de ideal ürün geliştirme akışına daha uygun.

Kısacası, ne kadar hızlı ve çabuk bir versiyon piyasaya çıkıp fikrinizi test etmek isterseniz isteyin, aşağıdaki prensipleri atlamamanızda fayda var.

  • Doğru soruları sormak
  • Problemi, çözümü çok açık ve anlaşılır olana kadar iyi irdelemek
  • Geliştirme süresinin her aşamasında soru sormaya ve sorgulamaya devam etmek
  • Sadece sunduğunuz faydaya ve onun altında yatan probleme odaklanmak
  • Uzun vadeli hedeflerinizi de bunları yaparken aklınızın bir köşesinde tutmak

--

--

Arda Aksoy

Helping businesses connect with their customers through user-centric design. www.43design.studio